Zor’a uyanmışım bugün belliki. Hüzne, öfkeye, korkuya, karamsarlığa açmışım gözlerimi.
Düşünmeden yazıyorum Beste gibi, ama daha kelimeleri yazmadan düşünmüş oldum bunu.
Sıkıntılı bir rüyanın içinden uyanıp, her detayını düşünüp, yorumlayıp tekrar uykuya daldım bu sabah. Yine bir rüyanın içine vardım doğrudan. Tamamen uyanıp her ikisini de düşündüğümde gündemin, yaşamın dayatmaları kaynaklı halı altına süpürdüklerimi sembol sembol dökmüştü işte bilinçaltım, onu gördüm. Nelerden kaçırmıştım gözlerimi, neleri düşünmekten, dillendirmekten kaçmışım aha hepsi önüme serilivermişti rüya zamanı içinde.
Onun sıkıntısı ile mi ilgiliydi yoganın içindeki o iç sıkışıklığı, çıkmak, bırakmak, sorgulamak halleri? Bilmiyorum. Fırsatçı zihin “ya şu anda sevdiğin birine bir şey oluyorsa ve sen telefonunu kapalı tuttuğun için sana ulaşamıyorsa” bile çekti bana. O derece kalasım yok serinin içinde sanga, iç sıkıntısına senaryo yazıyorum. Böyle şekerli, ılık çayla ıslatılmış ekmekle dolu göğsüm, içimdeki sıkıntı böyle tarif buluyor zihnimde. Bununla meşgul etmektense zihnimi olanın içinde kalma dirayetini buldum çok şükür, sürdürdüm uygulamayı. Bitti ve ben sarhoş dalgınlığıyla hazırlanıp çıktım evden.
Her yoga yapıştan sonra kuş tüyü gibi hafif, tam hissetmiyor insan kendini her daim. Bazen büyük bir kızgınlık, kafa karışıklığı, tahammülsüzlükle yürümeye başlıyorsun günün içinde. Bugün öyle bir gün olarak başladı bende. Rüyaların etkisi miydi, yıldızların enerjisi mi, beden halinin zihne yansıması mı? Kim bilir, ayrıca kimin umrunda. Olan buydu, ki peş peşe gelmeye başladı haberler; Ursula büyükanneyi kaybetmişiz bugün de. 2018 yaprak dökümü devam ediyor. Ülke savaşta, hayır diyenleri içeri atıyorlar, sosyal linçe maruz bırakıyorlar. Çember daraldıkça daralıyor etrafımızda…
Neyse ki, sanga var, sanga’nın umut veren içten sözleri var hayata dair. Bilgece sözleri aktarıyorlar bana/bize ozanlardan, ışık olsun diye karanlıklarda.
“Sıkıcı bir günün saniyelerini bir bir sayarak
Harcayarak geçiriyorsun saatlerini düşünmeksizin
Kendi kentindeki bir karış toprağın üzerinde dolanarak
Yol gösterecek birini ya da bir şeyi bekliyorsun” *
Oysa ki,
“Yaşamak görevdir yangın yerinde… “ **
Sevgiyle,
t.