Ben de durun daha yeni başladık demek istiyorum. Ben zaten yarısından başladım, yarım yamalak buradaydım. Bu ay bu blogda az da olsa yazarak, günlük hayatın temposu sebebiyle kaçıramam dediğim şeyleri kaçırarak, yarım da olsa olana eyvallah diyerek kendimi biraz rahat bırakmayı öğrendim. Ya içindesindir çemberin ya dışındasındadır dedi içimdeki çok sesli koro zaman zaman ama ben dışına da çıksam çemberin içindeyimdir dedim.
Yalan değil, önce çekingenliğimden yazmak istemedim. Daha doğrusu kağıda yazdıklarımı type edip paylaşma cesaretini gösteremedim. Sonra paylaşamadığıma dertlendim. Daha sonra da gündelik hayatın iyice artan ritmiyle aman zaten vakit yok dedim.
Sonra sizleri okudukça açıldı “narin çiçeğim.” Ayın karanlık fazında doğanlara bizim Jyotiş hocamız narin bir çiçektir onlar der. Kolay incinirler, incitenlerin izi de kolay kolay geçmez; hele ki yeni ay zamanları iyice içlenirler, içlerine gömülürler de der. Ben de ayın en karanlık fazında doğan biri olarak, bir de kendime zaman ayıramadığım günlerden geçerek yeni aya geldiysem of, sesim bile içime kaçar. Kalabalıklarda iyice sessizleşirim. Arkadaşlarım çok uğraşılardı benimle. Koca bir masada, sevdiğim insanların arasında ağzımdan tek kelime bile çıkmadıysa biri illa ki dönüp, “Is this your first time in Turkey?” diye sorardı 🙂 Berrin yine turiste bağladı, dilimizi anlamıyor. Sustuğum gibi dinlemezdim de çoğu zaman. E neden oradasın? Git evine, uzan yatağına, izle tavanı. Birkaç güne geçecek nasıl olsa. Yalnızlığın kıymetini de bilmezmişim, yalnızlığa ihtiyacım olduğunu da. Çamur gibi olurdum sonra. Etrafım dostlarla çevrili olsa da yalnız hissederdim. “Yalnız kalmaktan değil yalnız olmaktan kork sen” Berrin.
Neyse ki biraz büyüttüm o Berrin’i. Huyumu suyumu öğrendim, Ay’ın hareketini takip edip günlere olabildiğince ayar çekmeyi öğrendim. Mesela bugün Ay’ın içinden geçtiği takımyıldızdan ötürü pek sosyalleşmeye müsait değil idi. Ben yine de stüdyoya gittim, üstelik fotoğraf çekimi için. Gülmeli eğlenmeli. Sonra hemen eve dönerim derken bir de kızlarla hem toplantı yapmış oluruz hem sohbet muhabbet ederiz diye bir bara gittik. Aklım evde. Beni bekleyen doğum haritasında. Barda limonatımı içtim, böreğimi yedim, azcık sohbet de ettim di mi Pelin? 🙂 Sonra hemen eve, hemen çalışmam gereken doğum haritasına. Sermet de evde yok. Oh mis. Kendime geldim.
Biraz ondan biraz bundan, biraz öyle biraz böyle. Bu ay da n’apalım böyle. Bizi bekleyen yeni ay yarıtıcılık, üretkenlik için destekli bir ay. Ben bu yaratıcılığı/üretkenliği çalışmam gereken doğum haritaları için kullanmaya niyet ettim. Veda etmiyorum ama bir süre sadece harita tercümesi için kendime ve danışanlarıma yazacağım. Vakit buldukça okuyamadığım onca yazıyı okuyacağım. Teee 30 Nisan’da yazdığınız bir yazıya benden bir yorum gelirse şaşırmayın. Baştan alacağım 🙂
Vesile olan, yazan, yazdıklarımı okuyan tanıdığım tanımadığım herkese teşekkür ederim.
Mor çiçekli ağaçla İzmir’den sevgiler gönderiyoruz.
Güzel bir ay olsun.
xxx
Berrin
