Merhaba Sanga’cım;
Sabah kaçıncı günde olduğumu unuttum iyi mi? Kaçıncı günü yazmalıyım? Hemen döndüm yazdıklarınıza baktım en son dün yediymiş. O zaman sekiz dedim ve içimin rahatlığıyla başladım. Dokuz olabilir mi acaba diyor zihin. Neyse ne yahu ha sekiz ha dokuz sen yaz yahu. Peki.
Perşembe günü geldiğim İstanbul’u öğreniyorum 🙂 Kuzguncuk’tan Osmanbey’e nasıl gidilir, Osmanbey’den Cihangir’e nasıl gidilir tabii ki yol ve trafik ve saate göre nasıl dönülür? Hep gitmiyoruz ya gittiğimiz yolları tekrar dönüyoruz. Beşiktaş motoru, 30A ve 30M (B de olabilir) , metro, finüküler, DT1 ve DT2, Beşiktaş sarı dolmuş vs hepsine bindim. Bir yere ulaşmak için minimum iki toplu taşıma aracı gerekiyor şükür 🙂
Dün Defne hoca’nın Kış Masalları etkinliği için mesela Kuzguncuk’tan Üsküdar’a 15A ile gittim. Oradan Karaköy vapuruna bindim acaba o da mı motordu? Çünkü İzmir’de motor yok. Deniz üzerindeki taşıma aracımız vapur. Benim için tüm motorlar da bu sebeple vapur. Neyse Karaköy’de indim ama o Eminönü’ne de gittiği için üç kişiye vapurun durduğu ilk durağı sordum. Burası Karaköy mü acaba? Evet. Sonra birine daha sordum burası Karaköy mü acaba? Evet. Sonra birine daha :)) Neden yani değil mi? İkna edilmem gerekiyor. Emin olamıyorum ya ben emin değilken kendimi Eminönü’nde bulursam nolur? En fazla gerisin geri dönerim ama yok illa emin olmalıyım. İstanbul’lu olmadığımı herkes öğrenmiş oldu böylece.
Karaköy’de indim evet. Sonra haritayı açtım. Zoğrafyon Rum Lisesi yazdım. Rota oluşturuluyor. Oluşturuldu 25 dk yürüme mesafesi. Ohh iyiymiş. Salına salına, hiç görmediğim sokaklardan geçe geçe, büyülene büyülene buldum okulu. Lakin ben vardığımda okul kapalıydı henüz. Dedim fırsat bu fırsat ben bir Terkos çıkmazına gideyim. Terkos’u biliyorum dikkat ettiyseniz. Bir yandan da okulu işaretledim zihinde. Albaraka Türk’ün ara sokağı pelocum tamam mı karşı çaprazında da Bambi mağazası var. Tamam rahatlıkla Terkos’a gidebiliriz. Gittim ve döndüm. Hep bu gitmeler ve dönmeler. Ayrıldığım eski sevgililerim geldi aklıma. Kangren olan ama bir türlü ayrılamadığımız sevdiğim adamlar. Adam’lar dediğime bakmayın 39 yaşında bir insan olarak hepi topu 3 adam. Hep gidip gidip dönmeler defalarca. Emre, Koray ve Celal. Hepsi üşüştü dün bir anda. Tek tek gelin dedim ben de. Ama pek niyetleri yoktu tek tek gelmeye. İttifak kurmuş gibi üçü. Neyse ki yürüyordum. Yürüdükçe geldikleri gibi gittiler. İçim bir garip oldu tabii ki. Yıllar olmuş biz ayrılalı, ikisi şu an zaten evli barklı çocuklu. Hâlâ neden gelirler ki zihne?
Kış Masalları etkinliği çok güzel geçti. Defne hoca ve Alper’e teşekkür ederim. İyi ki gelmişim. Pınar hoca’yı da gördüm, Eda’yı da böylece. Lakin bir saat kalabildik biz Derya ile sonra tekrar Osmanbey’e. Beyoğlu’ndan Osmanbey’e 45 dk da varabildik. Şükür 🙂
Akşam Cihangir’de beş yıldan beri görmediğim Gülay diye bir arkadaşımla buluştuk ve beş yılın acısını çıkartırcasına konuştuk özlem giderdik. Sanki araya beş yıl girmemiş ve biz daha dün görüşmüş gibiydik. Böyle arkadaşlıkları çok seviyorum.
Akşam on sularında tekrar geldiğim yolları dönmek üzere yola koyuldum. Gülay Caner diye bir arkadaşını aradı. Çocuk navigasyon bir nevi. Gerçekten. İnanamadım. Herkesin hayatında bir Caner olmalı bence. Üsküdar’a en güvenli nasıl gidebileceğimi sordu. Caner de Beşiktaş sarı dolmuşlar ve ordan da Üsküdar motorunu önerdi. Motor mu vapur mu?
Yirmi üç otuz gibi evdeydim. Akşam rutini. El yüz diş temizliği. Yüz kremleri sürmece. Malum yüzümüz kırışmasın. Ayak yıkamaca Venüs’e adak niyetine.
Ve bir pazar sabahı İstanbul’da. Kahve içip Kafa dergisi okuyorum. Daha ilk yazıdan vuruldum. Bedia Ceylan Güzelce ‘yüz yüze’ diye bir yazı yazmış 100. sayı şerefine. Ağlıyorum içime içime.
‘Kimin bana ihtiyacı var diye düşündüm,zor soru,sorması zor, yanıtı basit, cevabı kalın harflerle yazdım: HİÇ’ B.C.G.
Görüşmek üzere Sanghamu
Pelin Burcu
Herkese iyi pazarlar