Merhaba sevgili sangha!
Şükretme gününden merhaba da diyebilirim 🙂
Bugün akşamüstüne doğru, dışarda bir toplantı vardı, tam iş çıkış saati bitince, baktım 12 dakikalık yol 40 dakika gösteriyor (o da haritanın dediği, kimbilir ne kadar sürecek), otur dedim oturduğun yerde. Avm’de bi kahvecide vakit geçirdim. Biraz derken baya geçirmişim, hakkaten hiç trafik kalmamıştı gelirken. Normalde iş-ev arası böyle bir derdim olmadığı için bi şükrettim ki! Yani kalbimdeki şükran duygusunu anlatamam 🙂 (İstanbul’a baya alıştım desem de bu trafik işine bir türlü alışamıyorum #miniitiraf)
Bayram tatiline giderken, Ankara’da flüt hocama uğramıştım, bayram trafiğiyle Mersin yolunu tamamlayamayacağımı anlayınca, bir gece orda kalıp ertesi gün devam ettim yola. Evet bir flüt hocam var, ‘bu yaştan sonra müzik aletine başlanmaz, ama şimdi başlasam 35’ime geldiğimde 10 yıldır flüt çalıyor olurum’ deyip başlamıştım flute (25 yaşında kendini yaş almış sananlar). Istanbul’a geldiğimden beri bayaca boşlamış olsam da, çok çatapata ilerlesem de iyiki başlamışım ta o zaman (bir şükür daha). Bu akşam da Odtü’de bahar şenliklerinde Yeni Türkü vardı, flute ilk başladığım zamanlarda, gene bir bahar şenliğinde, ‘Başka türlü bir şey’ şarkılarını dinlerken, ah demiştim, bir gün ben de çalabilecek miyim acaba.. Şenlikten minik videolar izlerken (yaşasın Instagram story’leri) aklıma bu geldi, ah dedim, tabiki çalarım! (#şükürlerce)
Konuyu ne güzel dağıttım.. Bayram tatiline giderken, Ankara’da kaldığım gün, tarih de 1 mayıs olunca, hocam bir arkadaşına şarkı göndermek için plaklara bakarken, bana da Selda Bağcan’ın bir parçasını dinletti (shazam’la spotify’ıma eklemişim hemen tabi ben de). Bugün trafiğin bitmesini bekleyip sonra eve gelirken, shuffle’dan o parça çıktı. O gün Ankara-Mersin yolunda dinlemiştim de bir daha denk gelmemişti. O gün, bir türlü bitiremediğim bir şey, çok içimi kurcalıyordu (kalbimi ağrıtıyordu desem yeridir). Bugün, ya dedim, ne de güzel bitirdim, ne de rahat şimdi içim. Bugün o kalp ağrısını yaşamadığım için çok fazla şükrettim! Nasıl bir şükür anlatamam 🙂
Sonra müziğin sesini açtım, yani baya açtım 🙂 Geçen sonbaharda ani işitme kaybı diye bir şey yaşamıştım. Şair diyor ya, ‘bir sabah uyandım gibi değil, öyle değil..’ Benim ki tam öyleydi; bir sabah uyandım ve dünyadaki bütün sesler yankılanıyordu. Işitme kaybı hızla iyileşti ama yankılar 5 hafta falan sürdü. O dönem değil müzik dinlemek, bütün seslerden uzak kalmak zorunda kaldım, kendi sesim dahil. Sonuç olarak o 5 hafta ve sonrasında da bir süre ben hiç müzik dinleyemedim. Müziksiz hayat ne kadar renksiz anlatamam.. İşte bugün eve gelirken, müzik dinleyebildiğim için ve o günler kısa sürede geride kaldığı için tekrar ve tekrar şükrettim..
İşte böyle sevgili sangha! 12 dakikalık yolda ne kadar çok düşünme (ve şükretme) fırsatım olmuş 🙂
Herkese iyi geceler, tatlı rüyalar:)
Ve de sevgiler..
(Bir de pandemiyle ilgili şükürlerim var bu ara, bu akşam aklıma gelmedi ama hemen her haftasonu sokağa çıkabildiğimiz için acayip bir mutluluk duyuyorum! çok şükür diye diye geziyorum)