Böyle bir şey var mı sahiden? Sabah insanı diye bir şey yani. ABD’de yaşadığım dönemde bir ilan görmüştüm, galiba sık sık gittiğimiz hastanenin nöroloji bölümünün asansörüne asmışlardı: Gerçekten sabah insanı olduğunuzu düşünüyorsanız sizi araştırmamıza davet ediyoruz. Altına da bir liste eklemişler. Bir dolu şık özetle sizi şunu soruyordu: Sabahları yaşamak size mi güzel?
Evet sevgili Sanga perdelerimizi bu soruyla açıyoruz. Sabahlar bana güzel. Çok güzel. Bendeniz bir sabah insanı. Tepeden tırnağa, pırıl pırıl bir morning person.
Neden bu konu? Neden şimdi? Sahalara bu konuyla dönmemizin sebebi hikmeti nedir? Şudur: Evlerden uzak olsun tabii, bizim Bey kovite yakalandı. (Evet en son bizi Leros’ta bir hastanede bırakmıştınız, kovitle yeniden karşılaştık, bu detayın ben de farkındayım) Bu duruma hepimiz pek şaştık. Hatta kan kırmızı POZİTİF çizgisine rağmen kaynanam testten şüphe duydu. Doktor çağırdık eve. Burunlarımıza çubuğu dayadığı gibi bir kan kırmızı pozitif çizgisi daha üretti test kiti üzerinde. Niye bu kadar çok şaşırdık? Üç sene boyunca bizi ıskalayan bu virüsün nasıl olup da şimdi evimize girdiğine akıl sır erdiremedik de ondan. (benim çok basit ve o yüzden de çok geçerli bir açıklamam var: D Vitamini bitmişti. I-Herb’den ısmarlayana kadar aradan iki hafta geçti. O iki hafta bizim D vitamini almadığımız tek zaman dilimiydi. Bu boşluğu bilen virüs anında D’den boşalan yerleri doldurdu.)
Neyse, zor geçmiyor. Çok çok zor griplerimizi, nezlelerimiz olmuştu. Uykusuzluk zaten bize dost. Kovitli ya da kovitsiz gecede üç defa kalkıp tuvalet için yardım etmek gerekiyor, ben bunu artık uyuyarak da yapabiliyorum. Sabahları soruyorum, “gece çişe yardım ettim mi?” Herhangi bir soğuk algınlığından fazla bizi -çok şükür- zorlamayan kovit benim hayatıma beklenmedik bir sürpriz olarak düştü. Sabahlar! Evet, sabahlar birden bana kaldı. Ne değişti diyeceksiniz? Bey ile evin ayrı köşelerinde takıldığımız için, sosyallik sıfırlandı. Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra derhal uzaklaşıldığı için ben yıllar öncesinde bir rutinin içinde buldum kendimi. Uzun uzun yogalar, kitap okumalar ve efendim gördüğünüz gibi size yazmalar.
Tüm bunları sabah sosyallikleri bittikten sonra yapamaz mıydım? Yapamaz mıyım? Yapamazdım. Yapamıyorum. Yıllarla sabit bilgi. 12’ye kadar yaratıcı, gayet motive, iş bitirici olan Sindrella saatler (öğlen) 12’yi vurunca birden üşengeç, erteleyen, uyuşuk bir Külkedisine dönüşüyor. Hayatın öğleden sonra sürdürmeye çalıştığım için nasıl zorlaştığını unutmuşum. En parlak saatlerimi domestik işler ve sabah sosyallikleriyle geçirmiş olduğum senelere mi yanayım yoksa bitince bu kovit ve yardımcımız eve dönüp beni kahvaltıya çağırdığında sabahlarımın elimden kaçıp gideceğine mi?
İnsan değişmiyor sangacım. Sabah insanı diye bir şey var. Hayatım boyunca sabahları üretken oldum. Evlendikten sonra bunu değiştirmeye çok uğraştım. Sabahları ev ve eş bakım işleriyle geçsin, öğleden sonra çalışırım dedim. Ama şimdi anlıyorum ki, olmadı. Sindrella mutluydu, Külkedisi idare ediyordu.
Demek ki neymiş devrim yapma zamanı gelmiştir. Mevcut düzeni devirerek sabahlarımızı geri alacağız. Yumruklar havaya.
Gün 0 böyle olsun. Sizi de bekliyoruz sahalara…
Sevgiler
Sabah İnsanı Sindrella.
